Deprem kentlerini “Kent Konseyleri” ayağa kaldırır…

Deprem mağduru kentlerde, çadır eksikliği başta olmak üzere, su ve elektrik kısaca yaşama dair her şey eksik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hemen her gün enkaz kaldırma ve yeni konut yapım ihaleleri konusunda çıkışları var.  Bu açıklamalara kent sakinlerinden ‘’ciddi itirazlar‘’ yapılıyor. Yeni konut alanlarının daha güvenli yerler olması konusunda ısrarlarını vurguluyorlar.

Kentleri bilenler o kentlerin sakinleridir...

Atılmakta ve atılacak olan adımlarda onların hem bilgilerine başvurulması, hem de onların söz sahibi olması gerekir. Kentin dününü bilen, gelişmelerine hakim olan, yarın da kentte yaşayacak olan onlar. O nedenle alınacak kararlarda mutlaka onlar  söz sahibi olmalı… Zaten 2006 yılında 26313 no’lu Resmi Gazete’yle yasal konum kazanan Kent Konseyi Yönetmeliği onları kent yaşamı üstünde yetkili kılıyor.

Deprem mağduru kentler hiç vakit kaybetmeden “Kent Konseyleri”ni yeniden harekete geçirilmeli. Konseylerde kentin akil adamları ile aksakallıların da danışılan bir konumda yer alması gerekir.

Erdoğan Hükümetinin “seçim kazanma” kaygısıyla aceleci davrandıklarını, yeterli araştırma yapmadan, kent insanlarına danışmadan ‘’davet yoluyla’’ yapılacak ihalelerle yeni konut yapımını başlatmak istediklerini görüyorum.

Oysa kentlerin asıl sahipleri o kentte yaşayanlardır….

Kent insanlarının yeni yapılanmada her alanda söz sahibi olmaları ve yol göstermeleri doğru olacak.

Buna yürekten inanıyorum…

6 Şubat deprem felaketinin yaşandığı kentlerde Kent Konseyleri’nin önemi ve anlamı çok fazla ortaya çıktı. Şimdi yeni dönemle ilgili atılacak her türlü adımda konseylerin söz sahibi olarak yer almaları gerekir. Bu sadece bir ‘’istek’’ değil,  bir demokrasi gereğidir…