Erol Bilecik: Kadim Hatay’ı birlikte yeniden inşa edeceğiz

Necla DALAN
Necla DALAN Hikayeler&Liderler

“Depremi ilk günden beri izleyen, Antakya’da doğan, 18 yaşına kadar orada yaşayan biri olarak diyorum ki bu bir afet değil kıyamet.” Bu acı sözlerin sahibi Index Grup’un Yönetim Kurulu Başkanı, TÜSİAD’ın eski başkanlarından Erol Bilecik…

Ailesinden canları, çocukluk arkadaşlarını, dostlarını kaybeden Erol Bilecik, ilk günden itibaren depremle yerle bir olan Hatay için çırpınıyor. Yakınlarının acısını yaşarken valilikten belediye başkanlığına, sanayi ve ticaret odasından iş insanlarına herkesle iletişim halinde.

Erol Bilecik, bir yandan da Hataylı olup başta İstanbul Türkiye’nin diğer illerinde yaşayan, yatırımlarını oralara yapan 50’den fazla iş insanıyla Antakya’nın, Hatay’ın yeniden inşaası için mesai harcıyor. Birkaç gün boyunca orada Antakya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Hikmet Çinçin ve üyelerle Antakya’ya nasıl yardım edeceklerini, Hatay’ı ayağa kaldırılabilmesi için neler yapabileceklerini istişare eden Erol Bilecik, önceki gün bu çerçevedeki projeleri, önerileri ve yardımları koordine etmek için İstanbul’a döndü. Erol Bilecik’le depremi ve iş insanları olarak neler yapacaklarını, nasıl bir yol haritası çizeceklerini konuştuk.

‘Kaybedecek bir dakikamız bile yok, gerekeni yapacağız’

Bilecik, “Barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün kenti Hatay’a hep birlikte sahip çıkacağız. Çok can kaybettik, gözümüz yaşlı ama eskisinden daha iyi bir şehir kuracağız. Hatay bizimdir. Hatay, bize ulu önderimiz Atatürk’ün ‘Şahsi meselem’ dediği, emek verdiği çok kıymetli bir emanettir” diyor. Bu eşsiz toprakları yeniden inşa etmek, buradaki canlarımıza yeniden umut olmak için maddi manevi ne gerekiyorsa yapacaklarını kaydeden Bilecik, devam ediyor:

“Zaman alacak ama kaybedecek bir dakikamız bile yok. Antakya Sanayi ve Ticaret Odası’nda başkan ve üyeler kenetlenmiş durumda, canla başla mücadele ediyorlar. Tırların karşılanmasından çadır kurulmasına kadar her konuda muazzam çalışıyorlar. Herkes bu konuda çok duyarlı. Özellikle diğer şehirlerde yaşayanlarımız çok daha duyarlı. Hataylı iş insanları olarak biz de inanılmaz bir çalışma içindeyiz. Hataylı iş insanları olarak bir grup oluşturduk. Hatay’da yaşamayan ama elini taşın altına koyan, işi büyük veya küçük 50’nin üstünde iş insanı neler yapabileceğimiz konusunda kafa yoruyoruz. Ben onların elçisiyim. Hepimiz maddi ve manevi ne destek gerekiyorsa yapmaya hazırız. Valiyle, belediye başkanıyla, sanayicisiyle herkesle iletişim halindeyiz. Hepsine şükran borçluyuz. Biliyoruz ki bütün deprem bölgesinin ayağa kalkması için ülke çapında herkesin çaba sarf edecek. Ama Hataylı Hatay’a sahip çıkacak, Antepli Antep’e sahip çıkacak, Malatyalı Malatya’ya sahip çıkacak ki yaralar daha çabuk sarılsın.”

"Bugün tüm gücümüzle çadır kentler için çalışmalıyız"

Erol Bilecik, kıyamet diye nitelendirdiği depremin yarattığı can kaybının bazı adımlar hızlı atılsaydı daha az olacağına da dikkat çekiyor. İletişimde yaşanan sorunları, çok hayati önem taşıyan ilk gün kimsenin yardıma gelmemesini eleştiren Bilecik, şöyle devam ediyor: “Çok büyük bir felaketin planlamasının iyi yapılamamasına şahit olduk. Diyeceksiniz ki kıyametin planlaması nasıl olur ama biz büyük bir devletiz. Can kaybının büyük bölümü ilk 7-8 saatte oldu. Antakya’ya uzun süre kimse yoktu. Yardımlar için çok merkezi bir yapı oluşturuldu ve maalesef çok geç kalındı. İş makinaları, ekipman daha hızlı gelseydi daha çok kişi kurtulurdu. Ne kadar konuşursak konuşalım yitirdiğimiz canları geri getiremeyiz. Yeni planlar yapılacak, yeni şehirler kurulacak ama bizim bugüne odaklanmamız lazım. Antakya’da binaların yüzde 90’ı hasarlı. İnsanların hasarlı olmaya binalara bile bırakın sekiz on katlıları iki üç katlılara bile girecek psikolojisi ve cesareti yok. Çadır lazım, çadır kentler ve konteyner kentler, mobil tuvaletler lazım. Nihayetinde de kalıcı konutlar lazım. Bundan sonraki şehir planlarında üç kattan fazlasına izin verilmemesi lazım. Şehre Türkiye’nin her yerinden tek yumruk olmuş bir yardım seli akıyor. Tüpten tencereye her şey var, gıdanın envai çeşidi var. Seyyar mutfaklar çok iyi çalışıyor. Ama barınma en büyük ihtiyaç. Dört sopa dikip naylon geçirerek bulduğu battaniyeyle yatmaya çalışan çok insan var. Kırsalda insanlar hayvanlarından ayrılmak istemiyor. Oralarda da barınma ciddi sorun. Dolayısıyla bugün varımızla yoğumuzla çadır kentler, konteyner kentler için çalışmalıyız. Barınma ihtiyacı giderilmeli, sanayi ve üretim bir an önce ayağa kaldırılmalı. Yoksa daha büyük bir göç engellenemez.”

"Kuzenlerimi ve ailelerini, çocukluk arkadaşlarımı, anılarımı yitirdim"

Erol Bilecik de depremde çok sevdiği amca çocuklarını, ilkokul ve lise arkadaşlarını, dostlarını kaybetmiş. Kurtulan yakınları da yardımlar gelene kadar büyük sıkıntı çekmiş. “Ailemizden 10’un üzerinde kaybımız var. İki amca çocuğumu aileleriyle kaybettik. İlkokul arkadaşlarımı, liseden beri görüştüğümüz grubumuzdan çok arkadaşımı kaybettim. Çok üzgünüm ve bu acının tarifi yok. Ailemden kurtulanlar nispeten şanslıydı çünkü bir araçları vardı. Günlerce araçta kaldılar ama benzinleri bitince soğuktan donma tehlikesi geçirdiler. Antakya’ya geldim, şehirde karmaşa yerini ölüm sessizliğine bırakmış. Tamamen… Doğup büyüdüğüm kadim şehir Antakya’nın bugünkü haline yürek dayanmıyor. Antakya’yı böyle görmek çok acı…”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar