Türkiye’de genç işsizliği: Neden artıyor?
Türkiye’de işsizlik meselesi uzun yıllardır gündemde, ancak son dönemde genç işsizliği giderek daha yakıcı bir sorun haline geldi. 15–24 yaş aralığını kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı, genel işsizlik ortalamasının belirgin şekilde üzerinde seyrediyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2025 Nisan verilerine göre, genç nüfusta işsizlik oranı %18,1, kadın gençler arasında ise bu oran %23,7’ye kadar çıkıyor. Bu rakamlar sadece ekonomik bir durumu değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir gerilimi de yansıtıyor.
Genç işsizliğinin yüksek olmasının ardında bir dizi yapısal faktör bulunuyor. İlk olarak eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasında derin bir uyumsuzluk söz konusu. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı her yıl artarken, sanayi ve üretim sektörleri yeterli nitelikli iş gücüne erişememekten şikâyet ediyor. Türkiye’de yükseköğretim mezunlarının sayısı arttıkça, diplomalı işsizliğin de büyüdüğü bir döngü oluşmuş durumda. 2025 itibarıyla 900 bine yakın üniversite mezunu genç iş arıyor.
Bir diğer önemli neden, iş gücü piyasasında kayıt dışılığın ve güvencesizliğin yaygın olması. Özellikle gençler, ilk iş deneyimlerinde düşük ücretli, kısa süreli ve sosyal güvenceden yoksun pozisyonlara yönelmek zorunda kalıyor. Bu durum, gençlerin iş gücüne kalıcı olarak katılmasını zorlaştırıyor. İşe başlamak ile eğitim arasında kalan gençlerin oluşturduğu “ne eğitimde ne istihdamda olan genç” (NEET) oranı Türkiye’de hâlâ OECD ortalamasının oldukça üzerinde.
Genç işsizliğini artıran bir başka faktör de bölgesel dengesizlikler. Türkiye’nin doğu ve güneydoğu illerinde genç nüfus oranı daha yüksek, ancak ekonomik fırsatlar daha sınırlı. Büyük kentlere göç eden gençler ise ya iş bulamıyor ya da düşük ücretli hizmet sektörüne sıkışıyor. Kadınlar açısından bu tablo daha da ağırlaşıyor. Kadınların iş gücüne katılım oranı, 2025’te hâlâ %36 seviyelerinde ve genç kadınların önemli bir bölümü ne işte ne okulda.
Teknolojinin iş gücü üzerindeki etkileri de gençleri doğrudan etkiliyor. Otomasyon ve yapay zekâ gibi dönüşümler, özellikle düşük ve orta beceri gerektiren işleri ortadan kaldırıyor. Türkiye’de eğitim sistemi hâlâ bu dijital dönüşüme yeterince cevap veremediği için, gençler hızla değişen istihdam ihtiyaçlarına karşı hazırlıksız kalıyor. Bu durum, özellikle bilişim, finans, mühendislik gibi alanlara yönelen gençlerin kendi meslek alanlarında iş bulma süresini uzatıyor.
Genç işsizliği, sadece ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda sosyal huzursuzluk, umutsuzluk, beyin göçü ve siyasi güvensizlik gibi daha geniş çaplı etkiler doğuruyor. Gençler arasında tükenmişlik hissi, motivasyon kaybı ve geleceğe dair umutsuzluk yaygınlaşıyor. 2025 yılı itibarıyla yurt dışında yaşamak isteyen gençlerin oranı %60’lara ulaşmış durumda.
Çözüm önerileri ise çok boyutlu olmak zorunda. Eğitim müfredatlarının iş gücü talebine göre güncellenmesi, mesleki eğitim ve staj imkanlarının artırılması, girişimciliğin ve dijital yetkinliklerin desteklenmesi, kadınların iş gücüne katılımını kolaylaştıracak kreş ve ulaşım politikalarının uygulanması genç işsizliğini azaltma yönünde kritik adımlar olabilir. Aynı zamanda sosyal politika araçlarıyla gençlerin üretkenliğini artıracak fırsat eşitliği sağlanmalı; çünkü bugünün işsiz gençleri, yarının pasif kitleleri olmaktan çıkarılmadıkça, ekonomik kalkınma da sosyal istikrar da sürdürülebilir olamaz.