Türkiye’nin dijitalleşme serüveni
Dijitalleşme, son yirmi yılda hayatımızın her alanına nüfuz eden, kaçınılmaz bir güç haline geldi. Devletten özel sektöre, eğitimden sağlığa kadar tüm sektörler bu dönüşümün bir parçası oldu. Türkiye de bu küresel akımın dışında kalmadı ve dijitalleşme yolculuğuna hızla atıldı. Ancak bu serüven, gerçekten kapsayıcı bir dönüşüm mü sunuyor, yoksa henüz üstesinden gelinememiş bir dağınıklık mı barındırıyor?
Türkiye'nin dijitalleşme hamleleri genellikle e-devlet uygulamalarıyla başladı ve bu alanda önemli başarılar elde edildi. Kimlik kartı yenilemeden ikametgah belgesi almaya, vergi ödemelerinden adli sicil kaydına kadar birçok işlem artık dakikalar içinde ve dijital ortamda yapılabiliyor. Bu, vatandaşın kamu hizmetlerine erişimini kolaylaştıran ve bürokrasiyi azaltan gözle görülür bir dönüşüm. Genç ve teknolojiye açık nüfus yapısı, mobil genişbant erişiminin yaygınlığı ve sosyal medya kullanımındaki yüksek oranlar da bu dijitalleşme potansiyelini besleyen unsurlar.
Özel sektörde de, özellikle e-ticaret ve fintech (finans teknolojileri) alanlarında önemli gelişmeler yaşandı. Türkiye'den çıkan unicorn (milyar dolar değerlemeye ulaşan girişim) sayısının artması, dinamik bir girişimcilik ekosisteminin sinyallerini verdi. Pandemi süreciyle birlikte uzaktan çalışma modellerinin yaygınlaşması ve dijital araçların kullanımının artması, dijitalleşmenin bir tercihten çok bir zorunluluk olduğunu kanıtladı.
Ancak madalyonun diğer yüzünde, dijitalleşme serüveninde henüz aşılamamış önemli engeller ve dağınıklıklar bulunuyor.
Büyük şehirlerdeki erişim kolaylığına rağmen, ülkenin geneline yayılan fiber altyapı eksikliği ve internet hızındaki bölgesel farklılıklar, dijitalleşmenin tüm vatandaşlara eşit şekilde ulaşmasının önünde duruyor. Özellikle kırsal bölgelerde ve az gelişmiş yerlerde dijital okuryazarlık seviyeleri düşük kalabiliyor, bu da dijital hizmetlere erişimi kısıtlıyor.
Dijitalleşmenin artmasıyla birlikte veri güvenliği ve siber güvenlik riskleri de büyüyor. Kişisel verilerin korunması, siber saldırılara karşı ulusal sistemlerin direnci ve kullanıcıların bu konudaki farkındalığı hala yeterli seviyede değil. Bu durum, dijitalleşmenin sağladığı kolaylıkların beraberinde getirdiği en büyük endişelerden biri.
Teknolojiyi etkin kullanabilen ve dijital dönüşüme liderlik edebilecek nitelikli insan kaynağına olan ihtiyaç kritik seviyede. Eğitim sisteminin bu değişime ayak uydurması, dijital becerileri erken yaşta kazandırması ve yetişkinlere yönelik sürekli eğitim programlarının yaygınlaşması gerekiyor. Aksi takdirde, dijitalleşen sistemlerle adapte olamayan geniş bir kesim, "dijital eşitsizlik" nedeniyle dışarıda kalma riskiyle karşı karşıya.
Dijitalleşme alanındaki hızlı gelişmelere rağmen, bazı yasal ve düzenleyici çerçeveler hala güncellenmeye muhtaç. Farklı kurumlar arasında koordinasyon eksikliği de projelerin etkinliğini azaltabiliyor. Birbiriyle entegre olmayan, dağınık dijital çözümler yerine, bütüncül ve stratejik bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Türkiye'nin dijitalleşme serüveni, şüphesiz ki önemli kazanımlar elde etti ve birçok alanda ciddi bir dönüşüm potansiyeli taşıyor. E-devlet uygulamalarındaki başarılar ve dinamik girişimcilik ekosistemi bunun en somut kanıtları. Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçirilmesi ve dijitalleşmenin tüm topluma yayılması için altyapı eksiklikleri, siber güvenlik açıkları, dijital okuryazarlık seviyesi ve bütüncül bir strateji eksikliği gibi dağınıklıkların giderilmesi şart.
Türkiye, bu serüvende ya elde ettiği başarıları daha da ileri taşıyarak gerçek bir dijital dönüşümü tamamlayacak ya da mevcut dağınıklıklar ve eksiklikler nedeniyle dijitalleşmenin sunduğu fırsatları tam anlamıyla değerlendiremeyecek. Bu yol ayrımında, bilinçli ve stratejik adımlar atmak, ülkenin geleceğini şekillendirmede belirleyici olacak.