Yeni normalde ihracatçılara büyük görev düşüyor

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ

COVID-19, yüzlerce göstergeyi tek tek incelesek ve bunları süper bilgisayarların olanaklarıyla modelleyip analiz etsek bile gelecek hakkında kesin tahminler yapamayacağımızı bize bir kere daha gösterdi. Beklenmedik bir virüs, konjonktür rüzgarının yönünü aniden değiştirdi. Büyük ekonomik ve sosyal dalgalanmalara yol açtı.                     

Ama bütün bunların ötesinde bir şey daha yaptı: Dipten gelen dalganın ortaya çıkışını da hızlandırdı.              

Şimdi aşılamalarla yavaş yavaş güç kaybeden pandemi, her alanda güçlü bir dönüşümü tetiklemiş görünüyor. Teknolojide 10 yıl sonrası için kurgulanan senaryoları bugüne taşıdı. Üretim, dağıtım ve pazarlamada geleneksel süreçleri derinden sarstı. Tüketici davranışlarındaki dönüşümü radikalleştirdi. Yeni normalde işletmeler, uzaktan çalışmanın dijital dönüşümün önemini ve gereğini fark etti.

★★ ★               

Öyle görünüyor ki, artık ‘eski’ normale geri dönüş yok. Hayatımıza yön veren trend ve eğilimler kalıcı biçimde değişiyor.                  

Teknoloji, dijitalleşme ve yeni çalışma biçimlerine geçiş ivme kazanarak sürecek.

Ta ki, yeni paradigma, bir başka ifadeyle ‘yeni normal’ toplum ve ekonomiyle ilgili egemen düşünceleri, görüşleri, bakış açılarını değiştirene kadar. Doğrusu, bu kolay olmuyor. Bazen yıllar veya on yıllar alabiliyor. Ama bir kez değişti mi de, oyunun kurallarını artık yeni paradigma belirliyor. Dev bir tankerin ya da bir kurvaziyerin rotası gibi... Geminin içindekiler nereye, hangi yöne doğru hareket ederlerse etsinler, varılacak yeri bu rota belirliyor.                 

Şimdi o rotaya bakınca, yeni normalde, ekonomik toparlanmanın iki ana ekseni olacağı anlaşılıyor. Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm. Bu iki eksen birbirini desteklediği için buna dijital-yeşil dönüşüm demek de mümkün. Bu dönüşüm bütün dünyada büyük bir sarsıntı yaratacak. Tüm kurumlarımızın, şirketlerimizin bunu dikkate alması gerekiyor. Başta da ihracatçılarımızın... İmalatçı- üretici ihracatçılarımızın dijital-yeşil dönüşümü mutlaka dikkate almaları gerekiyor.

Önümüzdeki dönemde, değişimin kaçınılmaz olduğunu kabul edenler ve işlerini buna göre yeniden yapılandıranlar fırsatları yakalayacak.                  

Öte yandan salgın sonrası daha da hızlanması beklenen dijital-yeşil dönüşüm kimseyi beklemeyecek. Büyük-küçük ayrımı da yapmayacak. Uyum gösteremeyeni, ayak uyduramayanı oyun dışına itecek.

★★ ★

Herhangi bir değişim süreci iç veya dış etkilerle başlayabilir. Ve de sürdürülebilir. Ancak değişim dinamiklerinin bazı temel sorunları vardır:                      

Birincisi, yaşayan bir sistemin yeni koşullara uyumu ile ilgilidir. Değişim sistemin içinden kopup gelen bir içsel kararlılık ve girişimle yürütüldüğünde değişimde içsel dinamikler etkilidir. Aynen, ‘Ocak içinden tutuşur’ atasözümüzde olduğu gibi...      

İkinci sorun değişimin yöntemiyle ilgilidir. Değişimin tepeden inme yöntemlerle gerçekleştirilmesi çok zordur. Dipten, tabandan gelen bir değişim isteği ise süreci kolaylaştırır. Yine atasözümüzde denildiği gibi ‘Ot kökü üstünde biter’...                     

Üçüncü sorunu belirtmek için doğrudan atasözümüze başvuralım: Boş çuval ayakta durmaz. Değişim için var olan kültür, alışkanlık ve geleneklerden yararlanılması daha iyi sonuç verir. Mevcut kültüre rağmen değişim gayretleri ise bir dayanak bulamadığı için köklenemez. Ne demişler, ‘boş çuval ayakta durmaz’...      

★★ ★                 

Paris İklim Anlaşması, Avrupa Yeşil Mutabakatı, Sanayi 5.0, yeşil dönüşüm, dijitalleşme...                

Açık söyleyeyim, bu ve benzeri olgu ya da kavramların oluşturduğu değişim hedefi için yalnız dış dinamikleri esas alırsak, önümüzde büyük türbülanslar ve zorluklar duruyor.            

Başta Avrupa’da olmak üzere, dünyada ürünlerimiz satılsın istiyorsak, içsel dinamiklerimizi geliştirmemiz gerekiyor.                

Bir ülkede, bir başka kültürün ürünü olan değişim programının uygulanması sorun yaratır. Doku uyuşmazlığı nedeniyle sistem yapılan aşıyı reddedebilir. Dıştan içe değişim çabalarında, zihniyet değişimi sağlanamaz. Olaylara ve dünyaya bakış aynı kaldığında beklenen sonuçlar alınamaz. Sanayici de, toplum da mantığını anlamadığı değişim çabalarına karşı direnecektir. Dış dinamikler ancak kabuğu değiştirebilir. Dış dinamiklerin gerçekleştirdiği değişim kalıcı olmaz.             

Ülkemizi kaçınılmaz hale gelmekte olan büyük dijital-yeşil dönüşüm hedefine ulaştıracak olanlar, bu değişimin Türkiye için de büyük fırsatlar barındırdığını öncelikle kavrayanlar olacak. Buna en yakın aday ihracatçılarımızdır. Çünkü ülkenin kaderine dış değil, iç dinamikleri egemen kılmak için alternatif ve çözüm üretiminde yetkinleşmek gerekir. Bunu bu ülkede sağlayacak, en dinamik ve girişimci güç, sizin de hemen sayabileceğiniz pek çok nedenden dolayı Türkiye’nin ihracatçılarıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar