2023 yılında bizi Nasıl Bir Ekonomi bekliyor?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI

Dünya borsaları şahin Fed açıklamalarına ve zayıflamaya devam eden öncü göstergelere rağmen toparlanıyor. ABD ekonomisinin şahin Fed’e rağmen durgunluğa girmeyeceği beklentisi, doların zayıflaması ve Çin’in seyahat yasaklarını gevşetmesi küresel risk iştahını destekliyor.                   

Wall Street Journal anketine katılan iktisatçıların yüzde 65’i ABD ekonomisinin 2023 yılında durgunluğa girmesini bekliyor. Tahmin gücü yüksek 2yıl - 10 yıl faiz makasının açılması da durgunluk iddiasını destekliyor. Ancak açıklanan veriler bu iddiayı teyit etmiyor. Hanehalkının harcamaya devam etmesi ve istihdam piyasasının gücünü koruması ABD ekonomisinin durgunluğa girmeden 2023 yılını geçirebileceğine işaret ediyor.                

Bu hafta çarşamba günü yayınlanacak kasım ayı öncü PMI verileri ve efsanevi Kara Cuma indirimlerinde hanehalkının harcamaları ekonominin şahin Fed’e rağmen ne kadar dayanabildiğini gösterecek.                

Uluslararası yatırım bankaları 2023 yılına yönelik raporlarında temkinli iyimser bir tablo çiziyor. Etkili oyunculardan Goldman Sachs, jeopolitik şoklar, yüksek enflasyon ve parasal sıkılaşma nedeniyle küresel büyümenin 2022 yılındaki yüzde 2,9 seviyesinden 2023 yılında yüzde 1,8’e inmesini bekliyor.              

Ana senaryoda, dünya ekonomisinin dört ana motorundan ABD ve Japonya’nın hız keserek de olsa büyümeye devam emesi, Çin’in büyümesinin hızlanması, Avrupa’nın sembolik bir durgunluğa girmesi bekleniyor. Almanya, İngiltere, İtalya, Rusya ekonomileri durgunluğu daha belirgin hissedecek.              

Avrupa ekonomisinin yatay negatif bir seyir izlediği bir senaryo Türkiye ekonomisi için çok kötü olmayabilir. Avrupa’ya ihracatımız büyümeye duyarlı döngüsel mallardan oluşuyor. Ancak yavaşlayan bir ekonomide rekabetçi fiyatlarımızla pazar payımızı artırabiliriz.       

Doların küresel olarak zayıflaması Türkiye için iyi haber. İhracat pazarlarımızda Euro’nun ağırlığı fazla, hammadde ve ara malında ise dolar hakim durumda. Doların değer kaybetmesi 2022’deki devasa dış ticaret haddi şokunun kısmen azalmasını sağlayabilir. Dolar ağırlıklı dış borç servisimizi daha rahat yapabiliriz.              

Buna karşın iki temel problem devam ediyor: (i) Düşük faizlere rağmen krediye erişimi sınırlayan politikalar; (ii) Dövize erişimi zorlaştıran baskıcı önlemler nedeniyle Türk lirasının değer kazanması. İlk sorun kısa vadede büyümeyi baskılarken, İkinci sorun orta vadede rekabet gücümüzü azaltır.              

Piyasalarla ilgili görüşümüzde değişiklik yok. Türkiye varlıklarını, Türk lirası riski almadan, hisse senedi ve Eurobond ile alın demeye devam ediyoruz. Reel varlık olarak gördüğümüz hisse senetlerinde getiri potansiyeli azalıyor. Ama halen hisse seçimiyle değer bulunabiliyor. Kısa ve orta vadeli Eurobond döviz mevduatına göre çok daha cazip getiri sunuyor. Türk lirası cinsi devlet iç borçlanma senetlerini cazip bulmuyoruz.           

Dünya ile vedalaşmanın buruk acısı ile ilk yazımı bitiriyorum. "Nasıl Bir Ekonomi” ekibine başarılar diliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar