Genç işsizler umutsuz!

Elif Altındağ Şenses
Elif Altındağ Şenses elifa@nb.com.tr

Türkiye ekonomisinin en sancılı başlıklarından biri olan işsizlik, özellikle gençler söz konusu olduğunda çok daha derin, çok daha yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. 2025 yılı itibarıyla işsizlik oranı genel nüfusta %9,1 seviyesine gerilese de, genç nüfus arasında bu oran resmi verilere göre %22, gerçekte ise %30’ların üzerinde seyrediyor. Üniversite mezunlarının önemli bir kısmı iş bulmakta zorlanıyor; milyonlarca genç ya sistem dışına itiliyor ya da hayal ettiği meslekle hiç ilgisi olmayan işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye, bir yandan “genç nüfus avantajı”ndan söz ederken, öte yandan bu potansiyeli değerlendiremediği için büyük bir sosyal ve ekonomik kayıp yaşıyor.

Genç işsizliğini sadece iş bulamamak olarak görmek yanıltıcı olur. Bugün Türkiye’de 15-24 yaş aralığındaki gençlerin yaklaşık %21’i ne bir eğitim kurumuna devam ediyor ne de bir işte çalışıyor. Bu NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda) oranı, OECD ülkeleri arasında en yükseklerden biri. Bu gençler yalnızca üretimden kopmakla kalmıyor, sosyal hayattan da dışlanıyor. Zamanla yoksulluk, umutsuzluk, hatta radikal eğilimlere açık hale gelme gibi toplumsal sorunlara da zemin oluşuyor.

Bu tablonun nedenleri çok katmanlı. Eğitim sistemiyle iş gücü piyasası arasında yeterli bağ bulunmaması, gençleri mezun olduktan sonra belirsizlikle karşı karşıya bırakıyor. Özellikle sosyal bilimler, öğretmenlik, iletişim gibi alanlarda mezun sayısı fazlayken, reel sektörün ihtiyaç duyduğu teknik ve ara eleman ihtiyacı karşılanamıyor. Mesleki eğitimin itibarı düşük, yönlendirme eksik, kariyer danışmanlığı yetersiz. İş dünyası ise “tecrübesiz eleman” istemiyor ama “tecrübe kazandıracak alan” da yaratmıyor.

İstihdamın niteliği de gençleri istikrarsızlığa itiyor. Bugün iş bulan gençlerin büyük kısmı ya kısa vadeli sözleşmelerle ya da kayıt dışı koşullarda çalışıyor. Asgari ücretin biraz üstünde, sosyal güvenceden yoksun, kariyer ilerlemesi neredeyse imkânsız pozisyonlar gençler için geçici bir çözüm olmaktan öteye geçemiyor. Yüksek öğrenim borçları, geçim baskısı ve geleceğe dönük belirsizlikler gençlerin motivasyonunu zedeliyor, topluma olan aidiyet hissini azaltıyor.

Kadın genç işsizliği ise bu sorunun daha görünmeyen ama daha derin bir boyutu. 2025 itibarıyla genç kadınların iş gücüne katılım oranı sadece %34. Bu oran Avrupa ortalamasının oldukça gerisinde. Toplumsal cinsiyet kalıpları, bakım yükü, erken yaşta evlilik gibi nedenler, kadınların eğitim sonrası istihdama geçişini ya engelliyor ya da tamamen ortadan kaldırıyor. Kadınların kamusal alanda varlık göstermesi için sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal desteklerin de artması gerekiyor.

Öte yandan bazı olumlu gelişmeler de mevcut. Genç girişimcilik programları, teknoloji odaklı kuluçka merkezleri, e-ticaret ve uzaktan çalışma gibi alanlar sayesinde bazı gençler kendi işlerini kurma yoluna gidiyor. Ancak bu tür girişimlerin başarı şansı da yine sermaye, mentorluk, yasal altyapı ve istikrarlı destek mekanizmalarına bağlı. Aksi halde bu alanlar da yalnızca belirli bir kesimin erişebileceği "nitelikli ayrıcalıklar" olarak kalıyor.

Genç işsizliğini çözmek, sadece bireysel bir mesele değil; toplumsal sürdürülebilirlik, sosyal huzur ve ekonomik dinamizm için de ön koşuldur. Eğitim sisteminin reforme edilmesi, iş gücü piyasasının esnek ama güvenceli hale getirilmesi, gençlere yönelik aktif istihdam politikalarının yaygınlaştırılması artık ertelenemez bir zorunluluktur. Gençler üretim sürecine katılmadıkça; kalkınma, yalnızca kâğıt üzerindeki büyüme oranlarından ibaret kalacaktır.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar