Sabancı ve Koç’tan, Wilson hastaları için güç birliği

Yasemin SALİH
Yasemin SALİH İYİLİK FABRİKASI

COVID-19’un ilk yılında, bilim dünyasının rekabeti bırakıp virüse çare bulmak için tüm bilgileri paylaşıma açması, birlikte üretime yönelmesi insanlığa bir yandan umut olmuş, bir yandan da şaşırtmıştı. Oysa bilim insanları, yaşamı iyileştirmek için üniversitelerde pandemiden önce de birlikte üretim yapıyorlardı. Böyle bir proje için Sabancı ve Koç Üniversitelerinden iki önemli bilim insanı için bir araya geldik.

Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Cavit Ağca ile Koç Üniversitesi’nden moleküler biyoloji alanında uzun yıllardır çalışan Doç. Dr. Ceyda Açılan Ayhan, farklı hedeflerle aynı gen üzerinde çalışırken güçlerini birleştirip, nadir bir hastalık için umut oldular. Birlikte yürüttükleri “Hibrit gen terapisi yaklaşımı ile bakır metabolizmasının iyileştirilmesi ve yeni bir Wilson Hastalığı tedavi metodu geliştirilmesi” başlıklı proje, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) B Grubu Ar-Ge Proje Çağrısı kapsamında destek aldı.

30 binde bir görülüyor

Dünyada 30 binde bir görülen Wilson hastalığı, pek çoğumuzun duymadığı, karaciğer temelli bir gen hastalığı. Türkiye’de de hastalık görülüyor, yaklaşık 3 bin kişinin etkilendiği tahmin ediliyor. Hastalığın sorumlusu ATP7B adındaki gen. Bu gen hücrelerden bakır atılımını sağlıyor. Bu proteindeki bozulma durumunda hücrelerde bakır birikimi başlıyor. Wilson hastalığı, özetle vücutta bakır birikiminin gerçekleşmesi. En çok etkilenen organ da karaciğer. Bu hastalar patates, kabuklu yemişler, çikolata gibi pek çok yiyeceği tüketemiyorlar. Nöral tutulumlar, konuşamama, yürüyememe ve ölüme giden bir seyri var hastalığın.

Gen temelli bir hastalık olduğu için akraba evliliklerinin daha fazla görüldüğü toplumlarda Wilson hastalığına daha sık rastlanabiliyor. Hastalığın tedavisi çok pahalı. Türkiye’de kısıtlı seviyede geri ödeme sisteminde yer alıyor. Ancak ileri safhalarda tedavi yüksek maliyetlere varabiliyor.

Boğaziçi’den arkadaşlar

Dr. Cavit Ağca ve Doç. Dr. Ceyda Açılan Ayhan, Boğaziçi Üniversitesi yıllarından arkadaş. Moleküler biyoloji ve genetik eğitimi alırken farklı ülkelerde farklı uzmanlıklara yönelmişler. Doç. Dr. Ayhan, ATP7B genini kanser açısından incelemiş. Dr. Cavit Ağca da göz sağlığı üzerindeki etkileri açısından. Dr. Ağca, “Bu öyle bir gen ki yokluğunda Wilson’a neden oluyor, fazlalığında ise kanser ilaçlarına direnci artırıyor. Mutasyona uğradığı için sentezlenemiyor. Sentezlense bile fonksiyonlu olamıyor. Mutasyon, kalıtımsal nedenle gerçekleşiyor” diyor.

Ağca’nın verdiği bilgilere göre Wilson ile ilgili problem, ATP7B geninin çok büyük olması. Bunun Wilson’daki etkisini şöyle anlatıyor: “Eksik geni viral yollarla verirseniz sonuç alabiliyorsunuz ama virüs tek bir viral vektöre sığmıyor. O nedenle virüsü ikiye bölüyorsunuz, hücreye öyle veriyorsunuz. Onlar hücrede buluşup Wilson genini oluşturuyor. İkinci bir yol da bu genler çok aktif, hücre o geni sürekli yapıyor ve bu da toksiteye neden oluyor. Wilson’da gen, aynı problemi yaşamamak için kendi regülasyonunu sağlıyor. İhtiyaç yoksa duruyor. Biz projemizde hem birinci kısmı hem de toksik durumunu engelleyen çalışma yapacağız. Şu anda genin regülatör kısmını çalıştık. Ben vektörleri birleştirme işini gözde yaptım. Hayvanda bunun işe yaradığını gösterdik. Şimdi yeni proje ile bunun karaciğer hücrelerinde de deneyeceğiz.”

“Gen terapisi nadir hastalıkları bitirecek”

Dr. Cavit Ağca’nın projede 13 kişilik bir ekibi var. TUSEB’den 4 yıllığına alınan fon ile hayvanlar üzerindeki çalışmalarda önemli bir aşama kaydedilmesi planlanıyor. 800 bin TL’lik fonun kendileri için önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Ceyda Açılan Ayhan, “Gen terapisi önümüzdeki kısa vadede sürekli duyacağımız bir yöntem. Şimdi proje için Wilson hastası fareler getirilecek. Onlara viral vektörler verilecek. Hedef, Wilson’un oluşturduğu sorunları gidermek. Wilson’la ilgili dünyada hayvan deneyi aşamasında birkaç çalışma var. Bir de klinik aşamada olan Wilson tedavisi var” diyor.

Gen terapileri, bilimsel üretimde öne çıkmaya devam edecek. Cavit Ağca, 2020’de 500 gen terapi tedavisi olduğunu, 2025’te ise 10 ila 20 gen tedavisinin kabul edilip markete çıkmasının beklendiğini söylüyor.

Her iki bilim insanı da umutlu. Mesajları net: “Farklı bir çağa giriyoruz. Wilson’da amaç ömür boyu kalıcı tedavi. 20-30 yıl sonra nadir hastalık kalmayabilir. Bu tip projeler başta akademik yürüyor. Hayvanlarda başarılı olursa şirketler yatırım yapıyor. Kilinik deney aşamasında ise büyük firmaların dikkatini çekiyorsunuz. Gen terapisi tıpta devrim ve bir an önce Türkiye’nin ajandasına girmeli. Sürecin gerisinde kalmamalıyız.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar